Çalıyor Kulağımda Gramofon

 Çalıyor ,kulağımda gramofon.
Şarkılar yağmurlu havalarda ciğerlerime batar benim.
Neşeti hiç sorma o bıçak zaten "hep sen mi ağladın bende gülemedim yalan dünyada" tam kalbimi deldi bu darbe,bana bir ameliyat lazım annecim.

Betonu oldum olası hiç sevmem,çünkü beton "ölümdür yaşanan yalnız başına,aşk iki kişiliktir" şiirinden hic anlamaz ,birde senin üşüdüğünü bilme beton...
Beton üşümez ama ben üşürüm yaşayarak.
Üşüyoruz...

"Haberin var mı demirkapı,kör testere,taş duvar,duymaz mısın ey gökyüzü sesimizi,bu uğursuz akşamın yok mu sabahı" diyen şiir ,hani yetiş artık yağmur can alıyor bizden,ekmek evlat,su sevgiliyi götürdü.
Soğuk...

Çatlamış duvarlar sürerim dudaklarıma,dudaklarımı en çok sevgili sever birde toprak.
Toprağı geç ama sevgili öptü mü utangaç kızarmış bir yüzle ansızın ,bana gece gün olur,ışık en çok beni tanır o zaman...
Karanlık şimdi ,ne dudak ne sevgili ne utanmak sadece toprak.
Karanlık.

Güneş yıkar cesetlerimi sabaha karşı her solukta. Solumak sanırdım yaşamayı,lakin bu derin bir kederin çocuk cıvıltılarına eklenmesi değil mi ?
 Keder ...

"Ülkem yıkıldı heyhat,ordugahımda yandı ve devamında yandık sen ve ben." diyen şaire şimdi kendimi ekliyorum.
Ey şair ,ey kül olan ve kul olan yandık ben ve biz.
Yandık.

Ellerimle deşiyorum kara günü,geriye aydınlıktan bir fotograf kaldı güne hüzünlü...
Toprak gözyaşlarımla ekin verir mi dersin,yetişir mi buğday,açar mı bir gül,öter mi bir bülbül,döner mi bahar yeniden?
Gözyaşlarım susuzluğunu giderir  mi bir kelebeğin,çırpınır mi bir koza bir kanat için yeniden?
Gözyaşlarımız.

Kaç iklim yaşamak öldü içimizde bilmiyorum.
Ben tandırdan sıcak bir ekmek,cenaze namazında yeni bir tekbir gibi inanıyorum hayata.
Biliyorum kül ve kul olmak eylemi hepsi içkindir insana...
Bundandır ümit beslerim koynumda,bahar düşlerim her yolda ve sokakta çocuklar bana doğru koşar yeniden ceplerimde şeker ...
Şeker

Biliyorum ,yanmak,gözyaşı ve keder soğutur içimizin ılıklığını lakin yeniden yanar ateş,yeniden döner gün,yeniden ışık ekmekle bulur ağzımızı kalbimizden aşağı inerek ...
Ekmek.

İşte umut,işte yeni enkazdan çıkan bir bebeğin imparatorluğu yıkılmayacak bir devlet gözleri asla...
Bebeklerimiz...

Bir çadırın kenarında bilim karalarım toprağa,toprak demisken hem ne demiş kıymetli olan " benim sadık yarim kara topraktır." diye. Tam toprak demişken gözlerime bir vatan ilişir ilmek ilmek bir askerin göğsünde,bir anne hamur yoğurur,bir kadın zeytin taşır,bir genç elbise ve ayakkabı koyar torbaya vatan olmak için.
Tam işte burda göğsümde bir vatan uyanır milyonlarcası aynı hüzün ile uyanan,aynı baharı düşleyen ayrı ayrı ben ve hepsi bir olan ...
İşte vatan tünel olup can kurtaran yiğitlerin elleri vatan,düşleri bir olan milyonlar vatan,aynı ekmeği aynı ayakkabiyi bölüşmek vatan,beraber üşümek ve beraber ağlamak vatan,aç kalmak beraber,tok olmak beraber vatan,et ve tırnak vatan...
İşte bu aziz millet vatan...
Yeniden daha güçlü doğacağız.

Allah depremde ölenlerimize rahmet,kalanlarımıza sabır versin,vatanımızı  selamette eylesin.🇹🇷

Barış Altıntaş
Kitap: "Düş Alemi"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Çocuklar Ülkesi

🍃🌾Ayağı Kırık Atlar Mevsimi🥀🍂

Ardında Bir Yaşamın