Ardında Bir Yaşamın

     Belki insan akıl etmek ile sonsuz bir kedere müptela olmuştur kim bilir...Hem bir taştan öte kılan bizi içimizin hisleri değil mi, taşan, kavuran, yakan bizi...

    Biraz yol olmak eylemi var hepimizde, bilirsin yol gitmek demek, lakin yol çok, gitmek nereye ...

Herkes gider yolun birine ama her yol bir yere götürür mü bilmiyorum. Misal kaybedince insan nazenin bir soluğu, bir sevgiliyi nereye gider, var mıdır yol götürecek kişiyi. Biraz bizimle gelir yol, içimizdedir, kaçsak nereye bizi bulan ,bize çıkan bir yol, bir sokak .Anlamadığımızı sandığımız herkes başka bir yolun yolcusu, insan bir yoldur kalpten kişiye.

 İnsan bilmek ile yol arar, yol olur, yol bulur, yolda kaybolur. Delirmek gibi ,özgürlük aklın kederinden kurtulmak olur mu ? Bu müptela olunan sonsuz kederi, delirmek eylemi çözer mi, bir çiçeği düşlerken delirmek mesela .Yol çıkar mı denize bakan bir sokağa, bıraksak aklı bilinmeyen coğrafyalara... Aslında bilmiyorum... Ya sence ...

    Saçlarımda ak, aklımda bir kaç şiir, yediğim bir kaç tekme, yüzüme atılan birkaç tokat çocukluğum...Kendimi hep yaşanacak ya da yaşanmış bir hüznü taşırken bulurum yüzümde. Annem ekmek yapar tandırda, ben babama bakkaldan borç samsun 216 alırım ama borç vermez, borç vermemek dayak yemektir benim için. Soğuk ayakkabısız ve kahvaltısız sabahlar dolu ömrümün sayfaları.. Çok ağlamak bilirim yağmurlu yollarda... Beni tanımasınlar tedirginliği durur üstümde ıslanırken ayaklarım karda...Ben bazen öyle ağlarım hep, öyle işte.Yol çocukluktan çok uzak...

    Bir yaşamın ardında yol aldım hep. Yaşamak çok kederli bir akletmekti o zamanlar. Bulamadım bir yol, birkaç kırmızı oyuncak uzatmadı bana kimse, silmedi gözlerimin buğusunu bir el, olmadı kimsem kendimden başka yolda. 

    Akletmek merhamet etmek değil miydi dedim kendime, insan değil miydi mahlukatın eşrefi, yol değil miydi insan için dedim hep kendime yollarda kaybolurken...Gördüm yolda çokça yaşanmamış kırmızı çocukluklar, kırık oyuncaklar, teli kopmuş sazlar, gitarlar,kemanlar, yenememiş ekmek parçaları, içilememiş gırtalkta kalan su damlaları... İnsan biraz bu ...

    Nereye gidersen git, kim olursan ol, bazı hüzünler, bazı anılar, bazı yaşanmışlıklar ya da yaşanamışlıklar yakalar insanı kalbinin açmış bir çiçeğinden...Bazen bir yolda, bazen bir pencere kenarında ,bazen bir parça ekmekte, yırtılmış bir çorapta, bir misafirlikte ya da bir çift göze...İnsan biraz da unutamamaktır, biraz da hatırlamaktır insan...

    Kimse bilmez ne yaşar kimse içinde, ne kavurur bir kalbi, ne saplanmıştır ve kanatır o yüreği...

Türküde dediği gibi ''Gülüp oynadığım ele karşıdır.'' içi yangın yeri dışı bahar bahçesi görünür ya bazen insan işte bu...İnsan da yol da biraz bu işte...

    Biliyorum herkes kendi yaşamının hüznününü taşır, kimimiz sevgilinin, kimimiz ailenin, kimimiz evladın ,kimimiz akrabanın, belki de kendimizin hüznünü taşırız yüzümüzde, daldığımız o yer neresi ise hüznümüz tamda orası.

    Geçiyor her şeye rağmen gökyüzü yaratılmış tüm güzellikler için...Her şeye rağmen yaklaşırken o mutlak sona ellerimiz umut taşımalı...Çocukluğumuzun oyuncaklarını benim gibi masanın dolabında saklayıp arada oynamalıyız, yaşımız kaç olursa olsun...Tutmamış ise bizi bir el dahi biz tutmalıyız her eli, söylenmemiş ise bize tek bir şiir, şiiri biz yazmalıyız...Her şeye rağmen bahar ekmeli, ekmeği bölüşmeli, türküler söylemeli, elimizi bir gitar okşamalı, bir tını olmayı becerebilmeliyiz. 
İnsan biraz da bu olmak ve yolda olmak her şeye ve herkese rağmen...

Barış Altıntaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Çocuklar Ülkesi

🍃🌾Ayağı Kırık Atlar Mevsimi🥀🍂